Bilinirlik Zekâ İşidir

Çünkü bir markanın en büyük arzusu bilinmek, tanınmak, tercih edilmektir.

Herkesin Bildiği Markalardan Biri Olmak: Bilinirlik Zekâ İşidir

“Bizi bir bilen var mı?”
Markalar bu soruyu içinden sormaz, fısıltıyla sormaz, haykırarak sorar.
Çünkü bir markanın en büyük arzusu bilinmek, tanınmak, tercih edilmektir.

Ama hemen şunu söyleyeyim:
Bilinir olmak, sadece çok görünmek demek değildir.
Marka danışmanlığı yaparken en çok karşılaştığım yanılgılardan biri de bu.

Tanınmak İçin Bağırmak mı Gerekir?

Hayır.
Bir markayı bilinir kılan şey sesinin yüksekliği değil, sesinin tonu ve söyledikleridir.
Hedef kitleniz sizi duyduğunda, “Bu marka bana hitap ediyor” diyorsa, işte orada bir tanıma başlar.

Bilinirlik, sadece reklam vererek değil;

  • doğru yerde bulunarak,
  • tutarlı bir dil kullanarak,
  • ve en önemlisi, insanların zihninde yer ederek kazanılır.

Yani mesele, sadece “görülmek” değil; anlam kazanmak ve hatırlanmak.

Bilinirlik = Zihinsel Raflara Girmek

Markalar raflarda yer kapmaya çalışır, ama asıl raf insan beynidir.
Oraya girmek kolay değildir.
Küçük bir görsel detay, akılda kalan bir cümle, net bir duruş… Bunlar zihinsel raflara yerleşmenin yollarıdır.

Ve evet, bu iş biraz da zekâ ister.
Çünkü pazarda herkes bağırıyor. Ama az kişi düşündürüyor.
Siz düşündüren marka olabilirseniz, sadece bilinen değil, konuşulan da olursunuz.

Bilinirlik İnşa Edilir, Satın Alınmaz

İnsanlar güvenmedikleri markayı tanımak istemez.
Bu yüzden önce güvenilir bir duruş gerekir.
Marka bilinirliği de işte böyle inşa edilir:
Tutarlılıkla, sabırla, stratejiyle.

Bugün herkes sizi duymayabilir. Ama doğru stratejiyle ilerlerseniz, bir gün herkesin diline düşersiniz.
Yeter ki markanız bir karaktere, bir duruşa, bir sese sahip olsun.

Son Söz: Herkes Sizi Bilmeden Önce Siz Kimsiniz?

Marka danışmanı olarak şunu söyleyebilirim:
Bilinir olmak, “ben kimim?” sorusuna net cevap verebilen markaların işidir.
Kendini tanımayan markayı kimse tanımaz.
O yüzden önce aynaya bakın, sonra sahneye çıkın.

Unutmayın:
Görünmek kolaydır.
Tanınmak biraz zordur.
Ama bilinmek—gerçekten bilinmek—uzun bir yolculuktur.
Ve bu yolculukta rehberiniz strateji, yakıtınız ise tutarlılıktır.